Tercüman-ı Ahval

Tercüman-ı Ahval
Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma hareketlerinin iyice hızlandığı 1860 yılında, İbrahim Şinasi ve Agah Efendi ortaklığında Tercüman-ı Ahval isimli bir gazete yayımlanmaya başladı.
Tercüman-ı Ahval, Osmanlı Devleti’nde yayımlanan ilk gazete değildi – Osmanlılar, 1860 yılına gelindiğinde gazetelerle aşağı yukarı otuz yıldır tanışıyordu.
Ancak önemli bir özelliği, Tercüman-ı Ahval’i kendisinden önceki gazetelerden ayırıyordu. Bu gazeteden sonra, Osmanlı Devleti’nde yayımlanan gazetelerin yapısı ve toplumsal rolü ciddi şekilde değişti. Özellikle başkent İstanbul’a bakıldığında, gazeteler imparatorluğun son altmış yılında Osmanlı toplumunun ve kültürünün en önemli boyutlarından bir tanesi haline geldi.
Tercüman-ı Ahval ve yazı içinde adı geçen diğer gazetelerin isimleri ile ilgili açıklamalar için “Hızlı Bilgiler” sekmesine göz atabilirsiniz.
Dünya ve Osmanlı Devleti tarihinde Gazeteler
Gazetelere benzetebileceğimiz çeşitli yayınların tarihi Roma İmparatorluğu’na kadar uzansa olsa da, bugün anladığımız şekilde gazetelerin ortaya çıkışı 17. yüzyılda Avrupa’da gerçekleşti.
1600’lü yılların başında Almanya’da yayımlanmaya başlayan ilk gazetenin ardından ilk Fransızca gazete 1630’larda çıkmaya başlamıştı. 1702 yılına gelindiğinde, İngiltere’de dünyanın ilk günlük gazetesi düzenli olarak yayımlanıyordu.
Burada dünya gazetecilik tarihinin tamamını özetlememiz mümkün olmasa da şöyle basit bir gözlem yapabiliriz: Osmanlı Devleti’nde henüz hiç Türkçe gazetenin yayımlanmadığı 1830 yılına gelindiğinde, Avrupa’da yaklaşık iki yüzyıldır gazeteler çıkıyordu. Bu dönemde gazeteler, Avrupa ve Amerika’daki günlük hayatın olağan bir parçasıydı. Günümüzde hâlâ yayımlanmaya devam eden The Times, Guardian, Le Figaro, New York Post gibi gazeteler; 1830 yılına gelindiğinde yayımlanmaya başlamıştı.
Günümüzde hala yayımlanmaya devam eden Le Figaro gazetesinin ilk sayısı
Kendi kültürlerinde gazete gibi bir yayın türü olmayan Osmanlı Devleti için gazeteler de aslında Batılılaşma sürecinin bir parçasıydı. Avrupa’da ortaya çıkan bu “yeniliği”, Osmanlı Devleti’ne ilk getiren de Avrupalılar olmuştu. Osmanlı sınırları içinde yayımlanan ilk gazeteler de, burada yaşayan yabancılar için basılan Fransızca gazetelerdi.
Bu doğrultuda; Osmanlı topraklarında yayımlanan ilk Türkçe gazetenin batılılaşma taraftarı II. Mahmud’un saltanatı sırasında çıkması da bir tesadüf değildi. II. Mahmud’un Avrupa’daki resmi devlet gazetelerini örnek alarak yayımlamaya karar verdiği Takvim-i Vekayi, 1831 yılında yayımlanmaya başlandı ve Osmanlı Devleti’nin son yıllarına kadar çıkmaya devam etti.
Takvim-i Vekayi
Takvim-i Vekayi’den sonra yayımlanan ikinci Türkçe gazete ise William Churchill isimli bir İngiliz tarafından yayımlanan Ceride-i Havadis oldu.
Tercüman-ı Ahval ve Önemi
1860 yılında çıkmaya başlayan Tercüman-ı Ahval, Türkiye’de yayımlanan ilk gazete değildi. Takvim-i Vekayi’den yirmi dokuz, Ceride-i Havadis’ten ise yirmi yıl sonra yayımlanmaya başlamıştı.
Ancak bu iki gazeteden çok önemli bir noktada ayrılıyordu.
Takvim-i Vekayi, II. Mahmud’un isteğiyle yayımlanan ve doğrudan devletin kontrolünde olan bir gazeteydi. Bu nedenle devletin onayı dışında hiçbir şey bu gazetede yayımlanmıyordu.
Ceride-i Havadis’in durumu ise biraz daha karışıktı. Teknik olarak, Ceride-i Havadis Osmanlı Devleti’nde yayımlanan ilk “özel” gazeteydi. Ancak bu gazete İngiliz William Churchill tarafından yayımlanıyor ve Osmanlı Devleti’nin desteğiyle çıkıyordu. Bu nedenle Ceride-i Havadis de gerçek anlamda bağımsız bir yayın değildi.

Tercüman-ı Ahval gazetesinin sahipleri, Şinasi ve Agah Efendi
Tercüman-ı Ahval’ın Türk gazeteciliği açısından önemi de burada yatıyordu. Şinasi ve Agah Efendi tarafından yayımlanan bu gazetenin devletle herhangi bir bağlantısı yoktu. Aynı şekilde sahipleri Osmanlı Devleti vatandaşı olan ilk özel gazete de buydu.
Tercüman-ı Ahval’in yayın hayatı fazla uzun süreli olmadı. Altı yıl yayımlanan gazete, 1866’da kapandı – ancak bu dönemden sonra, Osmanlı Devleti’nde çıkan özel gazete ve dergilerin sayısı ciddi şekilde arttı.
Sağdaki ikinci zaman çizgisinden de görebileceğiniz gibi Tercüman-ı Ahval’in çıkışından sonra özel gazeteler Osmanlı kültürünün önemli bir
alanı haline geldi.
Şinasi ve Agah Efendi
Tercüman-ı Ahval’in yayıncıları, Osmanlı tarihinin iki önemli şahsiyeti Şinasi ve Agah Efendi’ydi.
Her ikisi de Tanzimat Fermanı’nın ilan edildiği dönemde yetişen, ortaya çıkan yeni devlet yapılanması içinde görev almak üzere eğitim alan ve Avrupa kültürüyle yakından temasta olan bu kişiler; Tercüman-ı Ahval dışında da Osmanlı kültürüne önemli katkılar yapmıştı.
Şair Evlenmesi, ilk olarak Tercüman-ı Ahval’de yayımlanmıştı.
1826 yılında doğan Şinasi’nin yazdığı Şair Evlenmesi isimli tiyatro eseri, Türk edebiyatında yazılan ilk tiyatro eseriydi. 1860 yılında henüz hiç tiyatro eseri veya roman yayımlanmadığı için, bu aynı zamanda Türk edebiyatının kritik bir dönüm noktasını da işaret ediyordu, çünkü Şair Evlenmesi’nden önce Türkçe olarak hiç Batılı anlamda bir edebiyat eseri üretilmemişti.
Şinasi, Tercüman-ı Ahval gazetesinde kalıcı olmadı. Kısa süre sonra buradan ayrılarak Tasvir-i Efkâr isimli başka bir gazete çıkartmaya başladı. Bu yıllarda Yeni Osmanlılar Cemiyeti’ne de katılan Şinasi, siyasi aktiviteleri nedeniyle Avrupa’ya kaçmak zorunda kaldı ve Türkiye’ye döndükten kısa bir süre sonra, 1871 yılında hayatını kaybetti.
Şair Evlenmesi'yle ününü artıran Şinasi’ye göre günümüzde daha az tanınsa da, Agah Efendi de benzer bir hayat yaşamıştı. Tıp eğitimi aldıktan sonra katip olarak çalışan Agah Efendi, Şinasi’ye göre daha uzun süre yaşamış, o da Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin önde gelen üyelerinden biri olmuş, Avrupa’da sürgünde olduğu yıllarda burada da farklı gazeteler yayımlamaya devam etmişti.
Gazetelerin Önemi – 1
Her ne kadar bu yazının başlığı Tercüman-ı Ahval olsa da; yazımızın asıl odak noktası tek bir gazete değil, Tercüman-ı Ahval’den sonra çıkmaya başlayan özel gazetelerin bir bütün olarak Osmanlı toplumunda yarattığı etki. Tercüman-ı Ahval kendi başına 19. yüzyıl Osmanlı tarihinin “önemli bir olayı” olmasa da, diğer gazetelerle birlikte düşünüldüğünde yarattığı kültür, Osmanlı’da bu dönemde yaşanan en önemli değişikliklerden bir tanesiydi.
Peki, 19. yüzyılda gazetelerin Osmanlı Devleti için önemi neydi?
Günümüzde gazete sözcüğünü düşündüğünüzde, bu kelime her şeyden çok güncel haberleri sunan ve bu haberlerle ilgili yorumlar içeren bir mecrayı çağrıştırıyor. Ama on dokuzuncu yüzyılda, Osmanlı Devleti’nde gazeteler bundan çok daha fazlasıydı.
En önemlisi; günümüzden farklı olarak, on dokuzuncu yüzyıl Osmanlı Devleti’nde kitlesel iletişim aracı olarak tanımlayabileceğimiz hiçbir şey yoktu. Gazeteler; radyonun, televizyonun, internetin, akıllı telefonların olmadığı bir dünyada, haber almanın, gelişmeleri takip etmenin, toplumsal konularla ilgilenmenin tek yoluydu.

19. yüzyıl Osmanlı Devleti’nde okuryazarlık oranı günümüzdeki kadar yüksek olmasa da, gazetelerin kıraathanelerde sesli olarak okunması yaygın bir durumdu.
Üstelik, sinema, kitap, tiyatro gibi mecraların da henüz yaygın olmadığı bu dönemde; gazeteler toplumun yalnızca bilgi almasını değil, eğlenmesini de sağlıyordu. Şinasi’nin yazdığı Şair Evlenmesi’ni gazetesinde yayımlaması sıra dışı bir durum değildi. Tanzimat edebiyatının pek çok tanınmış romanı, tiyatrosu ve edebiyat eseri; bu gazetelerde yayımlanmıştı. Şinasi, Ahmet Mithat Efendi, Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem, Samipaşazade Sezai gibi pek çok tanınmış edebiyatçı, gazetelerde çalışıyor, kendi gazetelerini yayımlıyordu.
Bu nedenle, 19. yüzyıl Osmanlı toplumunda gazeteler hem daha önceden bir benzeri olmayan kitlesel iletişim araçlarının ilk örneği olmakla kalmadı, aynı zamanda bu dönemin sanatsal, kültürel ve bilimsel eserlerinin de üretildiği ve paylaşıldığı alan haline geldi.
Modern Bir Karşılaştırma
On dokuzuncu yüzyıl Osmanlı Devleti’nde gazetelerin, bugün “gazete” kelimesini duyduğumuzda düşündüğümüzden çok daha önemli olmasını güncel bir karşılaştırma yaparak daha iyi gösterebiliriz.
Bundan iki yüz yıl sonra bir tarihçinin 2010’lu yıllara göz attığını ve YouTube ile ilgili bir yorum yaptığını düşünün. Eğer bu tarihçi, YouTube’u “2010’lu yıllarda var olan bir internet sitesi” olarak tanımlarsa, teknik olarak yanlış bir şey söylememiş olmakla beraber bu sitenin günümüzdeki önemini de tam olarak gösterememiş olur.
1860’lı yıllardan itibaren Osmanlı Devleti’nde çıkmaya başlayan gazeteleri “haber alınan ve gelişmeleri takip etmeye yarayan yayınlar” olarak tanımlamak da benzer bir durum olarak gösterilebilir.
Günümüzde YouTube yalnızca bir internet sitesi olmayı aşmış, kendi içinde belli bir dil ve kültür yaratan bir oluşum haline gelmiş durumda. Bu siteyi kullanarak bilgi almak, hayatla ilgili tavsiyelere ulaşmak, yemek tarifleri öğrenmek, önemli kişilerin konuşmalarını izlemek, eğlenmek ve çok daha fazlasını yapmak mümkün. Sadece YouTube için içerik üreterek gelir elde eden, hayatını buradan kazanan, pek çok takipçisi olan kişiler var. Hatta, YouTube’u yakından takip edenler için, aynı alanda videolar üreten kişilerin birbirlerine mesajlar göndermesi, birbirleriyle tartışması bile çok sıra dışı bir durum değil.
Bütün bunlar, on dokuzuncu yüzyılda Osmanlı Devleti’ndeki gazeteler için de geçerliydi. Gazetelerde yalnızca güncel haber ve gelişmeler değil, farklı alanlardan bilgiler, eğlence amaçlı üretilen eserler, farklı görüşten insanların tartışmaları ve karşılıklı yorumları da bulunuyordu.
Bu tarz karşılaştırmalar hiçbir zaman yüzde yüz isabetli olmasa da, günümüzden bir örnekle bir arada düşünmek, dönemin koşullarını kafanızda daha iyi canlandırmanızı sağlayabilir.
Gazetelerin Önemi – 2
Yukarıda paylaştığımız isimler ve linklerden daha detaylı inceleyebileceğiniz kitap isimleri, gazetelerin Osmanlı Devleti’nin kültürü üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu daha iyi anlamayı sağlayabilir.
Fakat gazeteler, tüm bu eserlerin sunulabileceği bir alan yaratırken, aynı zamanda Osmanlı toplumunun çok daha temel bir boyutunu da kökünden değiştirmişti.
1800’lü yılların ortasına kadar yazı ve edebiyat, Osmanlı Devleti’nde çok sınırlı bir kesimin ilgi alanıydı. Okuma yazma oranının bile çok düşük olduğu bu dönemde, bu yeteneği sanat eserlerini üretmek veya tüketmek için kullanan insan sayısı çok azdı.
Düşünün – bir divan şairi hayatını nasıl kazanıyordu? Kitaplarını zincir mağazalarda veya alışveriş merkezlerinde mi satıyordu? Tabi ki hayır.
Divan edebiyatının yazılı edebiyatın en önemli boyutu olduğu dönemlerde divan şairleri doğrudan devlet yönetimine yakın kişiler oluyor, kendi eserlerini beğenen önemli devlet adamları tarafından destekleniyordu. Böylece onlar sanatlarını üreterek hayatlarını sürdürürken; padişahlar, sadrazamlar ve vezirler bu eserler vasıtasıyla kendilerini hatırlatacak yadigarlar bırakmış oluyordu. Bütün bunları çok daha basitçe anlatmak için “Divan edebiyatı” ifadesi ile eş anlamlı olarak kullanılan kavramlardan birinin “Saray Edebiyatı” olduğunu hatırlatmak bile yeterli olabilir.
Kısacası; on dokuzuncu yüzyılın ortasına kadar yazı, halk tarafından veya halk için üretilen bir şey olmamıştı. Bu sadece “edebiyat” için değil, tarih, siyaset ve toplumsal gelişmeler konusunda da geçerliydi. On dokuzuncu yüzyıla kadar bu konularla ilgilenen, bu konularda bir şeyler yazıp okuyan kişiler, hep “ayrıcalıklı” bir kesimden geliyordu.
Gazetelerin ortaya çıkması ile, “yazı” ile “saray” ilk kez birbirinden bu kadar net bir şekilde ayrılmış, yazı devletin üst kademelerinden uzaklaşıp, “halk”ın tarafına geçmişti.
Elbette edebiyat eserlerini üreten insanların büyük çoğunluğu çok iyi eğitimli, toplumun üst tabakasından gelen, devletin farklı kademelerinde görev alan kişilerdi. Ancak yazdıkları metinleri, romanları, tiyatroları sarayın değil; halkın okuması için yazıyorlardı. Doğrudan halk tarafından tüketilmesi için üretilen metinler, Osmanlı toplumunda daha önceden var olmayan bir yenilikti.

Dönemin en üretken yazarlarından Ahmet Mithat Efendi, hem eğlendirici, hem eğitici metinleriyle dönemin yazı anlayışını en iyi yansıtan kişilerden biriydi.
Bir başka deyişle; Şinasi, Namık Kemal veya Ahmet Mithat bir yazı yazdığında, artık saraylılar için değil, halk için yazıyordu. Birilerini eğlendirmek için yazdıkları, yani “popüler” bir şey ürettikleri zaman, amaçladıkları halkı eğlendirmekti. Toplumsal değişliklerin nasıl olması gerektiğini açıkladıkları, birilerini eğitmeye çalıştıkları zaman, halkı eğitmeye, onlara mesajlar vermeye çalışıyorlardı. Bu nedenle, gazeteler yalnızca “varlıklarıyla” değil, içerikleri ve amaçlarıyla da Osmanlı Devleti’ndeki değişimin, Batılılaşma hareketinin önemli bir boyutu haline geldi.
Gazeteler sayesinde “yazı”nın devletin tekelinden çıkıp halka ulaşmasının çok önemli bir göstergesi sansür kavramıydı. Tercüman-ı Ahval, 1860 yılında yayın hayatına başladıktan birkaç ay sonra, yayımlanan bir yazı uygun görülmediği için devlet tarafından geçici bir yayın durdurma cezasına çarptırıldı. Devlet dışında gelişen bir “medyanın” gerek görüldüğünde sansürlenmesi, gazetelerin geçici veya kalıcı olarak kapatılması, yazarların sürgüne gönderilmesi Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar Osmanlı Devleti’nin en önemli siyasi olayları arasında yer alacaktı.
Sonuç
Sonuç olarak, 1860 yılında Tercüman-ı Ahval’in yayın hayatına başlamasıyla bir anda ivme kazanan özel gazeteler, Osmanlı Devleti’nin son altmış yılındaki kültürel hayatın çok önemli bir parçası haline geldi.
Alternatif bir mecranın bulunmadığı bir ortamda, gazeteler halkın hem toplumsal konuları takip edebilmesi, hem bunlar konusunda bilinçlenmesi, hem de boş vakitlerini geçirmesi için önemli bir araç haline geldi.
Halkın toplumsal gelişmeler ve siyaset üzerinde hem bilgi sahibi olması, hem de – ilerleyen yıllarda buradan çıkıp gazetelerde çalışacak insanları düşündüğünüzde – bu konularda kendi fikirlerini beyan edebilecekleri bir alan bulması bu dönem için son derece büyük bir değişimdi.
İlginç bir fikir...
Türk edebiyatını incelerken, yazılı edebiyatımızı Divan edebiyatı ve “Batı etkisindeki Türk edebiyatı” olarak ayırıyoruz. Gazeteleri, ikisi arasındaki değişikliğin yaşandığı döneme yerleştirebiliriz.
Hızlı Bilgiler
Neydi?
Osmanlı Devleti’nde çıkan, gerçek anlamda özel ilk gazeteydi.
Osmanlı Devleti’nde daha önce yayımlanmaya başlanan iki gazete vardı:
1831 – Takvim-i Vekayi – II. Mahmud’un isteğiyle basılmaya başlanan, resmi devlet gazetesiydi.
1840 – Ceride-i Havadis – Sahibi bir İngiliz’di, resmi bir gazete olmasa da devlet desteğiyle çıkıyordu.
Önemi
Tercüman-ı Ahval ile birlikte devlet tarafından değil, birileri tarafından yayımlanan gazeteler Osmanlı hayatına girdi.
1860’dan 1900’lere kadar gazeteler Osmanlı toplumunda büyük rol oynadı, sayıları giderek arttı.
Gazetelerin Önemi
– Osmanlı tarihinde ilk kez hedef kitlesi “halk” olan yazılar yazılmaya başlandı.
– Haberleri, toplumsal gelişmeleri, dünyada olan bitenleri öğrenmek mümkün hale geldi.
– Edebiyat eserleri ağırlıklı olarak gazetelerde üretilmeye başlandı, roman, tiyatro ve öyküler yazıldı. Türk Edebiyatı’nda yeni bir dönem başladı, Divan Edebiyatı merkezdeki rolünü kaybetti.
Tefrika: Bir metnin gazetede parçalara bölünerek sırayla yayımlanması.
– Batılılaşma ve devleti modernleştirme yönündeki hareketlerin etki alanı genişledi, bu fikirler daha çok insana ulaştı.
– Osmanlı aydınları için gazeteler halkla iletişim kurmanın temel aracı haline geldi. Halkı eğitmek, mesaj vermek, kendi siyasi fikirlerini yaymak isteyen pek çok kişi gazeteler kurdu veya fikirlerini gazeteler vasıtasıyla iletmeye başladı.
Gazete Adları
Tercüman-ı Ahval: Hallerin Tercümanı, Vaziyetin Tercümanı (ahval: Hal kelimesinin çoğulu)
Takvim-i Vekayi: Olayların Takvimi,
Ceride-i Havadis: Olayların Gazetesi, Olayların Kaydı
Tasvir-i Efkar: Fikirlerin İfadesi, Fikirlerin Açıklaması (efkar: Fikir kelimesinin çoğulu)
Evrim Sorular
Genel Sorular
Bu soruları, Tercüman-ı Ahval ile ilgili paylaştığımız bilgileri inceledikten sonra rahatlıkla cevaplayabilirsiniz. Takıldığınız bir nokta olursa, önceki sekmelere geri dönüp cevapları aramayı unutmayın!
1 – Tercüman-ı Ahval gazetesinde yayımlanan Şair Evlenmesi’nin önemi neydi? Bu eserin Tercüman-ı Ahval’de yayımlanması tuhaf bir durum muydu? Neden?
2 – Teknik olarak Osmanlı Devleti’nin ilk özel gazetesi Tercüman-ı Ahval değil, Ceride-i Havadis’ti. Sizce bu yazıda merkeze Ceride-i Havadis’i değil, Tercüman-ı Ahval’i koymamızın sebebi ne olabilir?
3 – Tercüman-ı Ahval hangi yıla kadar yayımlanmıştı? Şinasi’nin Tercüman-ı Ahval’den sonra yayımladığı gazetenin adı neydi ve bu gazete hangi yıl çıkmıştı?
4 – 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde gazeteler dışında hangi kitlesel iletişim araçları vardı?
5 – Tanzimat Edebiyatı’nın hangi yazarları gazetelerde yazıyordu? Tanzimat Edebiyatı’nın hangi meşhur eserleri gazetelerde yayımlanmıştı?
Tartışma Soruları
Bu sorular, Tercüman-ı Ahval ve gazetelerle ilgili fikir yürütme amacıyla üzerinde düşünebileceğiniz sorular. Bu sorular hakkında düşünürken tek ve somut bir cevap aramaya değil, sahip olduğunuz bilgileri kendi düşünce ve yorumlarınızla bir araya getirmeye yoğunlaşın!
1 – En soldaki sekmede, gazetelerin Osmanlı toplumundaki etkisini YouTube’un 2010’lu yıllardaki etkisiyle karşılaştırdık. Bu karşılaştırmayı somut örneklerle desteklemeyi / çürütmeyi deneyin. Veya bu etkiyi 2010’lu yıllarda karşılaştırabileceğimiz başka bir medya alanı düşünmeye çalışın.
2 – Gazeteler ve edebiyat hakkında sık sık anlatılan bir anektot:
Dönemin popüler gazete yazarlarından ve romancılarından biri olan Ahmet Mithat Efendi, bir eserinde halk tarafından sevilen bir karakterini öldürmeye karar verir. Hikayenin gidişatından, karakterin öleceği anlaşılır. Yazarın bu kararından memnun olmayan takipçiler, Ahmet Mithat’ın evinin önünde toplanır ve ondan karakteri öldürmemesini ister. Ahmet Mithat da tepkileri dikkate alır ve hikayesinin gidişatını değiştirerek onu öldürmemeye karar verir.
Yukarıdaki anektotu da düşünerek, bir eserin tefrika edilmesinin, kitap olarak yayımlanmasından ne gibi farkları olabileceğini düşünün.
3 – Şu anda gazete okuma alışkanlığınız ne seviyede? Sizce, eğer Osmanlı Devleti’nin son yüzyılında yaşasaydınız, bugüne göre daha çok gazete okur muydunuz?
Araştırma Soruları
Bu sorular, yazı ve videolarımızda somut bir şekilde cevaplamadığımız, cevaplarını bulabilmek için basılı veya dijital kaynaklar kullanmanız gereken sorular. Birden fazla seçenek sunulan soruları grup çalışmaları olarak ele alabilirsiniz.
1 – Osmanlı Devleti’nin son yıllarında gazetelerde siyasi ve toplumsal konular tartışılıyordu. Yazılı kaynakları ve internet sitelerini kullanarak, ilginizi çeken bir tartışma konusunu araştırın. Araştırmanızı somut kaynaklarla desteklemeye çalışın.
2 – 1860’dan 1920’li yıllara kadar çıkan gazeteleri ve dergileri bulmaya çalışın. İlginizi çeken bir gazete hakkında temel bilgileri (yılı, yayıncısı, içeriği, önemi, varsa siyasi görüşü) bir araya getirin.
3 – Osmanlı Devleti döneminde çıkmaya başlayan ve Cumhuriyet yıllarına kadar devam eden gazeteler var mıydı? Bunlar nelerdi?
4 – Gazetelerin Osmanlı toplumunda yarattığı önemli bir değişiklik, “yazı”yı devletten bağımsız bir şekilde halka ulaştırmalarıydı. Bu imkan ile mücadele edebilmek için, devlet sık sık sansür gibi yöntemlere başvuruyordu.
a) Osmanlı Devleti’nde 1876 yılına kadar yaşanan sansür olaylarını, yazar ve gazetecilerin nasıl cezalandırıldığını araştırın.
b) 1876 yılında tahta çıkan II. Abdülhamid, sansür ve jurnal gibi kavramlarla birlikte anılan bir padişahtı. 1876 yılından sonra Osmanlı Devleti’nde sansür olaylarını araştırın. II. Abdülhamid gerçekten daha önceki yöneticilere göre daha mı çok sansür uyguluyordu? Elde ettiğiniz bilgiler ışığında bu soruyu tartışın.
5 – Osmanlı Devleti’nin son yıllarında, gazetelerin ekonomisi ve teknik boyutu nasıl işliyordu? Bir gazete yayımlamak için ne gibi cihazlara, ne gibi izinlere ihtiyaç vardı? Baskı tekniği anlamında, Avrupa’da bir gazete yayımlamak ile Osmanlı Devleti’nde Türkçe bir gazete yayımlamak arasındaki en büyük fark neydi?
6 – Osmanlı Devleti’nin son yüzyılında gazeteler sadece İstanbul veya büyük şehirlerde mi çıkıyordu?