Kırım Savaşı

1853 – 1856 yılları arasında yaşanan Kırım Savaşı; Osmanlı tarihi açısından hem oldukça sıradan, hem de sıra dışı bir olaydı.
Kırım Savaşı Osmanlı Devleti için sıradan bir olaydı; çünkü 19. yüzyılda Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki bir savaş bu dönem için çok tuhaf bir durum değildi. Aşağıda daha detaylı okuyabileceğiniz gibi, bu iki ülke 1800’lü yıllar boyunca farklı sebeplerle sık sık savaşıyordu.
Ancak pek çok açıdan, Kırım Savaşı Osmanlı tarihinin benzersiz bir olayıydı. Bu dönemde gücünü kaybetmekte olan Osmanlı Devleti’nin Fransa ve İngiltere ile aynı tarafta savaşması, dönemin pek çok yeniliğiyle ilk kez bu savaşta tanışması ve pek çok toplumsal değişimin yaşaması; bunu diğer Osmanlı – Rus Savaşları’ndan farklı bir noktaya taşıyordu.
Bu yazıda, Kırım Savaşı’nın Osmanlı Devleti tarihindeki bu ilginç konumuna bakacağız. Bunu yaparken de savaşın kendisine yoğunlaşmak yerine arka planına, çıkış nedenlerine ve belki de hepsinden önemlisi Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşanan değişiklik ve “ilk”lere odaklanacağız.
Arka Plan 1 – Osmanlı ve Rusya
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Kırım Savaşı 19. yüzyıl için tuhaf bir olay değildi. Aşağıdaki zaman çizgisinden de görebileceğiniz gibi, bir önceki yüzyıldan beri Osmanlı Devleti ile Rusya sık sık savaşıyordu.
YIL | SAVAŞ | ÖNEMİ VE SONUÇLARI | |
---|---|---|---|
1735-1739 | Osmanlı – Rus – Avusturya Savaşı | Osmanlı Devleti arasındaki savaşların kökleri 18. yüzyıla dayanıyordu. | |
1768-1774 | Osmanlı – Rus Savaşı | Küçük Kaynarca Antlaşması, Rusya’nın Kırım ve Ukrayna’nın güneyini ele geçirmesi | |
1806-1812 | Osmanlı – Rus Savaşı | Doğu Moldova’nın Rusya’nın eline geçmesi | |
1828-1829 | Osmanlı – Rus Savaşı | Rusya’nın Batı’da Edirne’ye, Doğu’da Erzurum’a kadar ilerlemesi, Edirne Antlaşması | |
1853-1856 | Kırım Savaşı | Osmanlı – İngiltere – Fransa Zaferi, Paris Antlaşması | |
1877-1878 | ’93 Harbi | Rusya’nın Yeşilköy’e kadar ilerlemesi, Ayastefanos Antlaşması | |
1914-1918 | I. Dünya Savaşı | Kafkas Cephesi, savaşın sonunda hem Rus Çarlığı’nın hem de Osmanlı Devleti’nin yıkılması ile bir yüzyılı aşkın süredir devam eden bu mücadele de sona ermiş oldu. |
Elbette bütün bu savaşların arkasında farklı bir arka plan vardı. Bu olayların hepsinin arkasındaki sebeplere tek tek bakmamız mümkün olmasa da Osmanlı Devleti ve Rusya arasındaki durumu özetlemek, bu durumu daha iyi değerlendirmeyi mümkün kılabilir.
19. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti eski gücünden uzaklaşmış, askerî olarak giderek zayıflayan bir konumdaydı. Rus Çarlığı ise giderek güçleniyor, Avrupa’nın önemli devletlerinden bir tanesi haline geliyordu.
Bu yıllarda, Osmanlı Devleti ve Rusya üç farklı sınırla birbirine komşuydu. Aşağıdaki haritadan da görebileceğiniz gibi, Rusya ile Osmanlı Devleti’nin hem doğuda, hem de batıda birbirlerine sınırları vardı. Aynı zamanda, Karadeniz de iki ülke arasında bir sınır niteliği taşıyordu.

Giderek güçlenmekte olan Rusya için, Osmanlı Devleti’nin topraklarını ele geçirmeye çalışmanın pek çok sebebi bulunuyordu. Karadeniz’i tamamen kontrol altına almak, Akdeniz’e doğrudan erişim sağlamak, Balkanlara doğru sınırlarını genişletmek veya bu bölgedeki etkisini arttırmak, Rusya’nın stratejik hedefleri arasındaydı.
Aynı zamanda, Ortodoks dünyası için sembolik değeri de bulunan İstanbul’u kontrol etmek; hem bu açıdan, hem de boğazları kontrol etmek açısından, önemli bir hayaldi.
Bu nedenle, iki ülke 19. yüzyıl boyunca sık sık karşı karşıya geliyordu.

Rusya’nın 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’ne karşı izlediği politikanın olası nedenleri
1853 yılında başlayan Kırım Savaşı için “öne sürülen” neden, Rusya’nın Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyanlarla ilgili talep ettiği bazı ayrıcalıklardı. Ruslar, Osmanlı Devleti’ndeki Hristiyanların “koruyuculuğunu” üstlenmeyi talep ediyorlardı. Böyle bir şeyi kabul etmek, Rusya’ya Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışmak gibi bir hak vereceğinden Osmanlı Devleti – İngiltere’nin de desteğini alarak – bu isteği reddetmişti.
Rusya, aynı zamanda kutsal topraklardaki kiliselerin statüsü hakkında da bazı taleplerde bulunuyordu. Bu kiliseler üzerinde Ruslar kendi inançları olan Ortodoksluğun daha etkili olmasını isterken, Fransızlar bu kutsal mekanların Katolik inancına göre yönetilmesini istiyordu.
Ancak bunlar, yine yukarıdaki zaman çizelgesinden anlaşılacağı gibi, büyük çerçeve içinde öne sürülen bahaneler gibiydi. Ne Osmanlılar için, ne de Fransız ve İngilizler için Rusya ile savaşmanın asıl sebebi bunlardı.
Arka Planı 2 – Avrupa
Kırım Savaşı’nı dönemin diğer Osmanlı – Rus Savaşları’ndan ayıran önemli bir nokta; İngiltere ve Fransa’nın, yani dönemin iki süpergücünün, doğrudan savaşa katılmasıydı.
Her ne kadar bu sitenin temel odağı Osmanlı Devleti olsa da, elbette 19. yüzyılda Osmanlı Devleti dünya haritasında tek başına bulunmuyordu; dönemin Avrupa siyasetinden ve dünya tarihinin önemli olaylarından etkileniyordu.
Fransa ve İngiltere’nin Kırım Savaşı’na katılması da her şeyden önce dönemin siyaseti ile ilgiliydi.

1810 yılında Napolyon’un fethettiği topraklar
Kırım Savaşı’ndan yaklaşık elli – altmış yıl önce, Avrupa çok daha büyük bir “savaşlar zinciri” ile karşı karşıya kalmıştı. Fransa’da güçlenen Napolyon’un daha sonra Avrupa çapında pek çok bölgeyi işgal etmesi, kıtanın geri kalanının ona karşı birleşmesi ile sonuçlanmış ve Fransız İmparatoru 1815 yılında yenilgiye uğratılmıştı.
Bunun ardından düzenlenen Viyana Kongresi’nde, 19. yüzyılı şekillendirecek bir fikir gündeme geldi. Napolyon’un ve Fransa’nın bu kadar güçlenebilmesine olanak sağlayan bir düzenin mantıklı olmadığına karar veren Avrupa ülkeleri, bir daha hiçbir devletin veya hiçbir “tek adam”ın bu kadar güç kazanamaması için bir “denge” politikası oluşturdu.
Bu politikaya göre, Avrupa devletlerinin sınırları aşağıdaki haritaya göre belirlenecekti. Bu sınırlar kesin bir şekilde korunacak ve ülkelerin birbirlerini işgal etmesine izin verilmeyecek, bunun için bütün kıta birlikte çalışacaktı. Böylece güç dengesi bozulmayacak ve Napolyon döneminde yaşanan olayların tekrarlanması mümkün olmayacaktı.

Özetle, 19. yüzyılda Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin temel uluslararası politikası herkesin bu güç dengesine uyduğundan emin olmak ve herhangi bir ülkenin fazla güçlenmesini engellemek üzerine kuruluydu.
Güç Dengesi Politikası
Yüzyılın sonunda, özellikle Almanya’nın fazla güçlenmesi nedeniyle bu “güç dengesi” fikrini sürdürmek imkânsız hale geldi ve bunun sonucu olarak iki dünya savaşı yaşandı. Ancak 1815’ten I. Dünya Savaşı’nın çıktığı 1914’e kadar, başta İngiltere bu düzeni başarıyla korudu. Görece barış içinde geçen bu dönemi tarihçilerin Pax Britannica (İngiliz Barışı) olarak adlandırdığını da görebilirsiniz.
Osmanlı Devleti ve Rusya arasındaki durum, “güç dengesi” politikası için bir tehdit oluşturuyordu. Coğrafi olarak zaten çok büyük olan ve giderek güçlenen Rusya bir de Osmanlı Devleti’nin belli bir bölümünü, veya tamamını, kontrolü altına alsa bu güç dengesi Ruslar lehine net bir şekilde bozulacaktı.

Kırım Savaşı’ndan meşhur bir fotoğraf
Bu nedenle; İngiltere ve Fransa 19. yüzyılın büyük bölümünde, Osmanlı Devleti’ni Rusya’ya karşı koruma yönünde bir politika izlemişti. Zayıflamakta olan bir Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü korumanın, fazla güçlenmiş bir Rusya’yla mücadele etmeye göre daha mantıklı bir tercih olduğuna inanan İngiliz ve Fransızlar; bu iki ülke arasındaki savaşlarda sık sık rol oynuyordu.
İngiltere ve Fransa’nın, Kırım Savaşı patlak verdiğinde Osmanlı Devleti’nin yanında savaşa girmesi de her şeyden önce bu stratejiyle alakalıydı.
Kırım Savaşı ve İlkler
1853 yılında başlayan ve üç yıl boyunca devam eden savaşın gün be gün kronolojisine fazla odaklanmayacağız. Yandaki zaman çizgisinden, Kırım Savaşı’nın önemli olaylarını görebilirsiniz.
Kırım Savaşı, taleplerine olumlu cevap alamayan Rusya’nın Eflak ve Boğdan’ı işgal etmesi ile başladı. Osmanlı Devleti’ni koruma sözü veren İngiliz ve Fransız orduları da kısa sürede savaşa katıldı. Üç yılın sonunda Rusya’nın Karadeniz’deki en önemli şehirlerinden biri olan Sivastapol uzun bir kuşatma döneminin ardından ele geçirildi ve bunun ardından Ruslar barış istedi. 1856 yılında imzalanan Paris Antlaşması ile Kırım Savaşı sona ermiş oldu.
Osmanlı Devleti’nin katılımından bağımsız olarak da Kırım Savaşı dünya tarihi için pek çok ilkin yaşandığı bir dönemdi.

19. yüzyıl, Sanayi Devrimi’nin yaşandığı ve yaşanmakta olduğu bir dönemdi. Bu nedenle, aslında 20. yüzyıl savaşlarıyla özdeşleştirilecek pek çok teknolojik gelişme, ilk kez burada savaş araçları olarak kullanıldı. Demiryollarının, telgrafın ve benzer teknolojik gelişmelerin Avrupa’da kullanıldığı ilk savaş, Kırım Savaşı’ydı.
Bu teknolojik gelişmeler, savaşa katılan ülkelerde de yaygın olarak hissedildi. Savaşın son yılına gelindiğinde, Kırım’da yaşanan gelişmeler sadece birkaç saat içinde telgrafla İngiltere’ye bildirilebiliyordu.
Yaratılan haberleşme ağı Kırım Savaşı’nın savaş gazeteciliği açısından önemli bir ilk haline gelmesini sağladı. Bu, dünya tarihinde gazeteler aracılığıyla güncel bir şekilde takip edilebilen, vatandaşların savaş hakkında güncellemelere kısa sürede ulaşabildiği ilk savaştı.
Bunun güzel örneklerinden bir tanesi, bu sayfada da örneklerini görebileceğiniz savaş fotoğrafları. Gerçekten Kırım Savaşı sırasında çekilen bu fotoğraflar, dünyanın ilk savaş fotoğraflarıydı.

Florence Nightingale
Yine bu savaşta önemli rol oynayan bir figür, özellikle İstanbul’a getirilen yaralı İngiliz askerlerine yardım eden Florence Nightingale’di. Savaşı ve askerlerin koşullarını gazetelerden takip eden Nightingale; bu durumdan etkilenerek askerlere yardım etmek için İstanbul’a gelmiş ve onların çok kötü koşullarda, hastalık ve pislik içinde yaşadığını görmüştü.
Bu durumun önüne geçmek için yaptıkları, günümüzde yaygın olarak bilinen pek çok hijyen kuralının sistematik bir şekilde yerleştirilmesini sağladı. Günümüzde İstanbul’da hala adına açılmış hastaneler bulunan Nightingale, meşhur Selimiye Kışlası’ndaki çalışmalarıyla “modern hemşireliğin” oluşmasında önemli bir rol oynadı.
Bütün bunlar nedeniyle, Kırım Savaşı tarihin ilk “modern” savaşlarından biriydi. Her ne kadar “ilk modern savaş” gibi göreceli kavramları kullanmak riskli olsa da böyle bir unvan için değerlendirilmekte olması bile Kırım Savaşı’nın önemini gösterir nitelikte.
İstanbul’da Kırım Savaşı
Dünya savaş tarihi açısından böyle bir özelliği olan Kırım Savaşı, Osmanlı Devleti ve İstanbul’daki toplumsal hayat üzerinde de çeşitli ilklere sahne oldu; ancak bunların hepsi olumlu şeyler değildi.

Kırım Savaşı nedeniyle İstanbul’a gelen İngiliz askerlerin kaldığı Selimiye Kışlası
Yukarıda bahsedilen teknolojik gelişmeler, Kırım Savaşı sayesinde Osmanlı Devleti’ne de giriş yaptı. Örneğin Osmanlı Devleti sınırları içinde gönderilen ilk telgraf, Sivastapol’un ele geçirilmesinin ardından gönderilmişti.
Yine Osmanlı tarihi açısından önemli olacak bir olay, tarihte ilk kez dışarıdan borç alınmasıydı. Ekonomik açıdan zorluklar yaşayan devlet, savaş nedeniyle oluşan masrafları da karşılayabilmek için İngiltere ve Fransa’dan borç aldı. İlerleyen yıllarda bu dış borçların miktarı giderek artacak ve bir noktadan sonra bu borçları ödeyemeyen devlet ciddi yaptırımlarla karşı karşıya kalacaktı.
Kırım Savaşı’nın Osmanlı Devleti’ne önemli bir etkisi de daha önceki iki “önemli olay”, Vaka-i Hayriye ve Tanzimat, ile benzer doğrultuda oldu. Kırım Savaşı’nda müttefik olan ülkelerin merkez olarak İstanbul’u belirlemesi nedeniyle İngiltere ve Fransa’dan binlerce asker başkente geldi. Şehre gelen bunca Avrupalı; özellikle de askerlerin yoğun olarak bulunduğu bölgelerde, kendi hayat tarzlarını yaşamayı sürdürdükleri için, Osmanlı sınırları içinde ilk kez bu kadar yaygın bir şekilde Batılı bir hayat tarzı yaşandı.
Her ne kadar başkentte yaşayan herkesin bu hayat tarzıyla etkileşime girdiğini iddia etmek mümkün olmasa da, özellikle savaşta birlikte çalışan asker ve bürokratlar, yani devlet adamları, Batı’dan gelen kişilerle doğrudan temas halindeydi. Bu şekilde, daha önceden Avrupa’ya gitmemiş pek çok kişi de, doğrudan Batılı bir hayat tarzıyla tanışmış oldu.
Kırım Savaşı’nın özellikle Batılılaşma tarihi açısından belki de en önemli etkilerinden bir tanesi bu oldu. İlerleyen yıllarda, savaşta görevli askerlerin yoğun olarak bulunduğu pek çok bölgede bu hayat tarzı devam edecekti.
Tanzimat Fermanı’nı ilan eden Sultan Abdülmecit, Kırım Savaşı sırasında da devletin başındaydı. Bu padişahın saltanatı boyunca devletin resmi politikası olarak devam eden Batılılaşma hareketleri, Kırım Savaşı yıllarında da sürdü.

Bu durumun ideal bir örneği, Osmanlı Devleti’nde yaşanan bir “saray değişikliği” idi. Topkapı Sarayı’na göre daha Batılı bir tarzda inşa edilen Dolmabahçe Sarayı, 1856 yılında, yani Kırım Savaşı’nın bittiği yıl kullanılmaya başlandı.
Elbette sarayın yapımına Kırım Savaşı’ndan oldukça uzun bir süre önce, 1843 yılında başlanmıştı. Kırım Savaşı’nın Osmanlı tarihinde dış borçlar ve Batılılaşma konusundaki etkileriyle hatırlandığını düşündüğümüzde, Dolmabahçe aslında bu iki sürecin de bir sembolüydü: Batı mimarisinin önemli boyutlarını yansıtan bu sarayın yapımında da dış borçlar kullanılmıştı.
Paris Antlaşması ve Sonrası
Kırım Savaşı’nı bitiren Paris Antlaşması, savaş sonrasındaki düzeni ve Osmanlı Devleti’nin sonraki yıllarını da önemli şekilde etkiledi.
Bu savaş sonunda önemli toprak değişiklikleri yaşanmadı. Rusya kaybettiği toprakları geri aldı; ancak Karadeniz hem Osmanlı donanmasına, hem de Rus donanmasına tamamen kapandı. Bu antlaşmadan sonra, Karadeniz’de sadece ticari gemilerin bulunmasına izin verilecekti.
Osmanlı Devleti, savaşın başında kaybettiği Eflak ve Boğdan’ı resmi olarak geri aldı; ancak bu tarihten sonra bu iki bölge büyük ölçüde özerk – yani içişlerinde bağımsız – hale geldi. Elbette, savaşı kaybeden taraf olduğu için, Rusya’nın Osmanlı topraklarındaki Hristiyanları temsil etme yönündeki iddiası da sonuçsuz kaldı.


Paris Antlaşmasını imzalayan Mehmet Emin Âli Paşa ve Mehmed Cemil Bey
Peki, bütün bunların ışığında; Kırım Savaşı Osmanlı Devleti için bir zafer miydi?
Cevabı iki boyutlu olarak düşünebiliriz. Birincisi; elbette, bir zaferdi. Rusya’ya karşı 19. yüzyıl boyunca zaferden çok yenilgi alan Osmanlılar, Paris Antlaşması ile birlikte bir antlaşmaya galip gelen taraf olarak imza atmış oldu.
Aynı zamanda, yine bu antlaşma ile, Osmanlı Devleti yukarıda bahsettiğimiz uluslararası Avrupa düzenine dahil edilmiş oldu. Bir başka deyişle, artık Osmanlı Devleti’nin sınırları da Avrupa’nın “değişmez” olarak kabul edilen sınırları arasına dahil edildi. Fransa ve İngiltere, Osmanlı Devleti’nin sınırlarını – özellikle de Rusya’nın etkisine karşı – koruyacaklarını resmi bir şekilde ifade etmiş oldu.
Elbette, bu durum “karşılıksız” değildi. Yine 1856 yılında, Paris Antlaşması ile aşağı yukarı aynı sırada, Osmanlı Devleti’nde Islahat Fermanı ilan edildi. Aslında Tanzimat ile aynı noktaları tekrarlayan bu ferman, İmparatorluk sınırları içinde yaşayan azınlıkların haklarıyla ilgili pek çok detay içeriyordu.
Tanzimat Fermanı ile ilgili yazımızda, şunun önemli bir soru olduğunu belirtmiştik: Acaba Tanzimat gerçekten Osmanlı Devleti Batılılaşmayı gerekli olarak gördüğü, Batılılaşarak modernleşmenin ülkeyi kurtarmanın tek yolu olduğunu düşündüğü için mi ilan edilmişti? Yoksa Batı Devletlerinin desteğini kazanmak, Osmanlı Devleti’nin onlarla aynı kategoride olduğunu göstermek, onlara ters düşmemek için mi?
Bu tartışmalı bir konu olsa da, cevabın muhtemelen her iki bakış açısından da bir şeyler içerdiğini söylemiştik. Islahat Fermanı’nda ise sebebin ikincisi olduğu büyük ölçüde açıktı. Bu fermanın Osmanlı yetkilileri Paris Antlaşması’nı imzalarken, yani Avrupalı devlet adamları ile yakın temastayken, Kırım Savaşı’nın hemen sonrasında ilan edilmesi bir tesadüf değildi.
Bu nedenle, kazanılan zaferin niteliği Osmanlı Devleti’nin “altın çağında” kazanılan zaferlerden büyük ölçüde farklıydı. Osmanlılar; her ne kadar Rusya’nın kendi iç işlerine karışmasını engellemiş olsa da, Islahat Fermanı’nın ilanıyla Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin taleplerine boyun eğmiş oluyordu. 19. yüzyılın koşullarında, İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü korumaya karar vermiş olması olumlu bir durum gibi gözükse de, böyle bir şeye ihtiyaç duyulması bile tam anlamıyla bir zafer kazanılmadığını gösteriyordu.
Keza, Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki mücadelenin bu savaşla bitmediği de ilerleyen yıllarda net bir şekilde görülecekti.
Sonuç
Kırım Savaşı, Osmanlı Devleti’nin on dokuzuncu yüzyılda yaşadığı en önemli olaylardan biriydi. Yazıda bahsettiklerimiz içinden şu üç nokta, daha sonraki “önemli olay”larda da büyük rol oynayacak:
Bu savaşın sonlanması ile birlikte, İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’nin dağılmasına veya çok fazla toprak kaybetmesine izin verilmeyeceğini açıkça belirtmiş oldu.
Ancak Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki gerilim sona ermemişti. 1877-1878 yılında çıkacak savaşın, Osmanlı Devleti için çok daha ağır sonuçları olacaktı.
Aynı şekilde, ilk kez bu savaş sırasında alınan dış borçlar, ilerleyen dönemlerde Osmanlı Devleti için içinden çıkılamayan bir soruna dönüşecekti.
Hızlı Bilgiler
Nedenleri
Öne sürülen nedenler:
- Rusya’nın Osmanlı Devleti’ndeki Hristiyanların koruyucusu olmak yönündeki iddiası
- Rusya ile Fransa arasında Kutsal Topraklar’daki kiliselerin statüsü konusunda çekişme
Arka Plan:
Osmanlı Devleti ile Rusya 19. yüzyıl boyunca farklı sebeplerle tekrar tekrar savaşmıştı. Bu dönemde Osmanlı Devleti giderek zayıflıyor, Rusya ise giderek güçleniyordu.

Rusya’nın Osmanlı Devleti’yle savaşma nedenleri
Kırım Savaşı’nın Farkı
Kırım Savaşı Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 19. yüzyılda yaşanan diğer savaşlardan ayrılıyordu.
İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti’nin yanında savaşa girmişti, çünkü bölgede fazla güçlenmiş bir Rusya’nın varlığını istemiyordu.
Kırım Savaşı: Dünya Tarihi İçin Önemi
- Sanayi Devrimi’nin pek çok yeniliği (telgraf, demiryolları, bombardıman gemileri) ilk kez Kırım Savaşı’nda kullanıldı.
- İlk savaş fotoğrafları Kırım Savaşı’nda çekildi. Savaş gazeteciliği Kırım Savaşı ile başladı.
- Florence Nightingale İstanbul’daki İngiliz askerlerine yaklaşımıyla modern hemşireliğin kurucusu haline geldi.
Kırım Savaşı: Osmanlı Devleti İçin Önemi
- Osmanlı sınırları içindeki ilk telgraf bu savaş sırasında gönderildi.
- Osmanlı Devleti tarihinde ilk kez dış borç aldı.
- Savaşın yönetildiği yer olan İstanbul’a binlerce İngiliz – Fransız askeri ve subayı geldi. Bu insanların varlığı, Osmanlı Devleti’nde batılılaşma hareketlerini de daha ileriye taşıdı.
Paris Antlaşması ve Sonuçları
- Osmanlı Devleti bu savaştan sonra Avrupa’da sınırları değişmez olarak görülen düzene dahil oldu.
- Bir başka deyişle İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’nin dağılmasına izin vermeyeceklerini resmi bir şekilde ilan etti, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü bu ülkelerin garantisi altına girdi.
- Islahat Fermanı ilan edildi.
Evrim Sorular
Genel Sorular
Bu soruları, Kırım Savaşı ile ilgili paylaştığımız bilgileri inceledikten sonra rahatlıkla cevaplayabilirsiniz. Takıldığınız bir nokta olursa, önceki sekmelere geri dönüp cevapları aramayı unutmayın!
1 – Kırım Savaşı ne zaman yaşandı? Bu savaşın dünya tarihindeki önemi neydi?
2 – Kırım Savaşı neden çıktı? Öne sürülen nedenler dışında bir arka planı var mıydı?
3 – Kırım Savaşı hem Osmanlı tarihi, hem de dünya tarihi için çeşitli “ilklere” sahne oldu. Bunlardan üç tanesini listeleyebilir misiniz?
4 – İngiltere ve Fransa neden Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki bir savaşa katılma ihtiyacı duymuştu?
5 – Kırım Savaşı’nın Osmanlı Devleti’nin batılılaşma süreci ile nasıl bir bağlantısı vardı?
6 – Türk Edebiyatı’nda Kırım Savaşı ile ilgili önemli bir eser var mı? Bu eser hangisiydi?
Tartışma Soruları
Bu sorular, Kırım Savaşı ile ilgili fikir yürütme amacıyla üzerinde düşünebileceğiniz sorular. Bu sorular hakkında düşünürken tek ve somut bir cevap aramaya değil, sahip olduğunuz bilgileri kendi düşünce ve yorumlarınızla bir araya getirmeye yoğunlaşın!
1 – Sizce Fransa ve İngiltere gibi devletler tarafından 19. yüzyılda izlenen “denge politikası” doğru bir strateji miydi? Bu sorunun cevabını düşünürken, şu iki somut gerçeği aklınızda bulundurun:
- 19. yüzyıl Avrupa için görece barışçıl bir dönemdi. Kırım Savaşı gibi istisnalar olsa da, bu dönemde Kıta Avrupası’nda çok büyük çaplı bir savaş yaşanmadı.
- 19. yüzyıl boyunca çok ciddi bir savaş yaşanmasa da, 1914 – 1918 ve 1939 – 45 yılları arasında iki büyük “dünya savaşı” yaşandı ve Avrupa yok olmanın eşiğinden döndü.
2 – Sizce Kırım Savaşı Osmanlı Devleti için bir zafer miydi? Neden?
3 – Kırım Savaşı Vaka-i Hayriye (1826) ve Tanzimat Fermanı (1839) gibi olaylarla neden alakalıydı?
4 – Osmanlı tarihinde daha sonra yaşanan gelişmelerle de birlikte düşünüldüğünde, sizce Kırım Savaşı’nın Osmanlı Devleti açısından en önemli boyutu hangisiydi: Savaşta yaşananlar mı, yoksa siyasette yaşananlar mı?
Araştırma Soruları
Bu sorular, yazı ve videolarımızda somut bir şekilde cevaplamadığımız, cevaplarını bulabilmek için basılı veya dijital kaynaklar kullanmanız gereken sorular. Birden fazla seçenek sunulan soruları grup çalışmaları olarak ele alabilirsiniz.
1 – En soldaki sekmenin başında, Osmanlı-Rus Savaşlarının eksik bir kronolojisini sunuyoruz. Buradaki tarihler üzerinden giderek, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında yaşanan bir savaşı detaylı olarak araştırın. Savaşın hangi yıllar arasında yaşandığına, sebeplerinin ne olduğuna, başka ülkelerin savaşa katılıp katılmadığına ve sonucun ne olduğuna dikkat edin.
2 – En soldaki sekmede sunduğumuz Osmanlı -Rus Savaşları kronolojisi tam bir liste değil. İnternette bulduğunuz popüler kaynakları da kullanarak, bu iki ülke arasındaki savaşların eksiksiz bir zaman çizgisini oluşturmaya çalışın. Daha kapsamlı bir proje için, birinci ve ikinci soruları bir arada inceleyebilirsiniz.