İttihat ve Terakki Cemiyeti

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Osmanlı Devleti’ni yönettiği sırada etkili olan “Üç Paşa”: Cemal, Enver ve Talat
II. Abdülhamid’in saltanatı, Osmanlı tarihinde sıra dışı bir dönemdi. Padişah; otuz üç yıllık bir süre boyunca tahtta kalmış, bu uzun saltanatı boyunca ülkeyi büyük ölçüde kendi başına yönetmişti.
Bir padişahın ülkeyi yöneten kişi olması gayet normal bir durum gibi gözükse – örneğin benzer bir cümle Fatih Sultan Mehmed veya Yavuz Sultan Selim için söylendiğinde bu hiç tuhaf bir durum olmasa da – II. Abdülhamid için koşullar farklıydı. O; Osmanlı Devleti’nin ciddi değişikliklerden geçtiği, devlet yönetimin modernleştirilmeye çalışıldığı, meşrutiyet fikrinin oldukça yüksek sesle dile getirildiği, hatta hayata geçirilmiş olduğu bir dönemde tahta çıkmıştı.
Tabii böyle bir durumda II. Abdülhamid’in siyasi otoriteyi tek başına üstlenmesi kendisine karşı ciddi bir muhalefet oluşmasına sebep oluyordu.
Bu yazıda, bu muhalefet içindeki en önemli gruba; Meşrutiyet’i yeniden ilan etme amacıyla kurulan, bunu başaran ve daha sonra Osmanlı Devleti’ni I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar yöneten İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne yoğunlaşacağız.
Farklı Kavram ve Gruplar...
Özellikle 1800’lü yılların ikinci yarısında, Osmanlı Devleti’nde ortaya çıkan pek çok muhalif grup bulunuyordu. Jön Türkler, Yeni Osmanlılar, İttihad ve Terakki gibi kavramlarla ilgili daha detaylı bilgi almak için, Osmanlı’da Muhalefet Kavramları yazımıza göz atabilirsiniz.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tarihini, farklı bir yaklaşımla, üç “yer” üzerinden kronolojik olarak incelemeye çalışacağız. Bunun için de sırayla üç farklı bölgeye yoğunlaşmamız gerekiyor. Cemiyet’in kurulduğu İstanbul, ideolojik temellerinin oluştuğu Paris ve II. Meşrutiyet’i ilan edebilecek bir örgüte dönüştüğü Makedonya.
1 – İstanbul
Önemli Tarih: 1889
İttihad-ı Osmani Cemiyeti’nin kuruluşu
Daha sonradan İttihat ve Terakki Cemiyeti haline gelecek örgütün kökleri 1889 yılında, İstanbul’daki Askerî Tıbbiye Mektebi’nde atılmıştı. Kurulduğu zaman örgütün adı İttihad-ı Osmani, günümüz Türkçesiyle “Osmanlı Birliği” Cemiyeti’ydi.
İttihad-ı Osmani Cemiyeti’nin kurucuları; Batılı bir hayat görüşünü benimseyen, iyi eğitim almış, “aydın” olarak tanımlayabileceğimiz kişilerdi. Aşağıdaki şemadan da görebileceğiniz gibi, Cemiyet’in kurulma amacı oldukça net ve basitti.

Mavi kutular İttihad-ı Osmani Cemiyeti’nin “doğrudan” hedeflediği şeyleri, Osmanlı Devleti’ni kurtarmak düşüncesi ise temel amacını gösteriyor.
Elbette amaçların net ve basit olması bu amaçlara ulaşmanın da basit olduğu anlamına gelmiyordu. Askerî Tıbbiye Mektebi’nde bir grup öğrenci tarafından kurulan gizli bir örgütün çok ciddi bir eylem kapasitesi bulunmuyordu.
İttihat ve Terakki’nin tarihini gerçekten anlayabilmek için şu detaya dikkat etmek gerekiyor: 1889 yılında kurulan İttihad-ı Osmani Cemiyeti, bu ismin ve hareketin başlangıcı olarak görülebilecek olsa da, 1908 yılında II. Meşrutiyet’i ilan eden İttihat ve Terakki Cemiyeti değildi.
Meşrutiyet’i ilan ettiğinde İttihat ve Terakki; Osmanlı Devleti’nin pek çok bölgesinde ve Avrupa’da çok iyi organize olmuş, üyeleri arasında dönemin önemli aydınlarını, subaylarını barındıran, askeri kapasitesi olan bir örgüttü.
1889 yılında kurulan İttihad-ı Osmani Cemiyeti’nin faaliyetleri ise kendi düşüncelerini savunan yazıları – örneğin Namık Kemal’in yazılarını – paylaşmaktan, daha fazla üye kazanmaya çalışmaktan ibaretti.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucuları: İbrahim Temo, Mehmed Reşid, Abdullah Cevdet, İshak Sukuti gibi kişilerdi. Eğer konuya özel bir ilginiz yoksa veya daha önce İttihad ve Terakki ile ilgili araştırmalar yapmadıysanız bu isimler size oldukça yabancı geliyor olabilir. En azından bunların Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa kadar “tanıdık” isimler olmadığını söyleyebiliriz.
İlginç bir detay...
Bu noktada tarihlere bakmak faydalı olabilir.
İttihad-ı Osmani Cemiyeti kurulduğunda bu isimlerin hiçbirisi Cemiyetle alakalı değildi. Zaten olmaları da imkansızdı; çünkü 1889 yılında Enver Paşa sekiz, Talat Paşa on beş yaşındaydı.
Bunun sebebi; bu gizli cemiyetin 1889’dan 1908’e gelene kadar pek çok önemli değişiklik geçirmesi, farklı kişilerin önderliği altında hareket etmesi, diğer muhalif cemiyetlerle birleşmesi, pek çok bölgede aynı adı taşıyan fakat büyük ölçüde bağımsız olan hücrelerin kurulmasıydı. Yani İttihat ve Terakki’nin tarihi; tek bir örgütün düzenli ve planlı olarak hareket ettiği, düz bir çizgi olarak ele alınabilecek bir tarih değildi.
Peki – İttihad-ı Osmani Cemiyeti kurulduğunda, İstanbul’daki genel siyasi atmosfer nasıldı? Bu dönemin temel siyaset konuları nelerdi?
Önceki yazılarımızda da detaylı olarak açıkladığımız gibi bu dönemde Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecini hızlandıran en önemli etkenlerden bir tanesi Milliyetçilik akımıydı. 19. yüzyılda çok güçlenen milliyetçilik fikri, yüzyıllar boyunca Osmanlı Devleti yönetiminde yaşamış insanların farklı kimliklerle bağımsızlık aramasına yol açıyordu.
Daha önceki yüzyıllarda böyle bir talep ve “kimlik” yokken, şimdi insanlar kendilerini Yunan, Bulgar, Sırp, Ermeni olarak tanımlıyor; bu milliyet fikri etrafında kendi kendilerini yönetmek için mücadele veriyorlardı.
Osmanlı Devleti’nin, çok milletli bir devlet olarak, bu kimlik arayışına bir şekilde cevap vermesi gerekiyordu ve ülkenin aydın kesimi de bu durumun farkındaydı. Milliyetçilik hareketinin yarattığı bölünmeyi durdurabilecek bir kimlik oluşturma çabası, Tanzimat’tan beri Osmanlı Devleti’nin en önemli sorunlarından bir tanesiydi.
Bu çabalar içinde öne çıkanlar; günümüzde gayet iyi bildiğimiz “İslamcılık”, “Osmanlıcılık” ve “Türkçülük”, ya da “Türk Milliyetçiliği” idi. Günümüzde gayet iyi bilinen bu düşünce akımlarının kısa açıklamalarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Osmanlıcılık | Osmanlı sınırları içinde yaşayan tüm vatandaşları kapsayacak bir “Osmanlı” kimliği yaratmak, herkesi eşit Osmanlı vatandaşları olarak değerlendirmek ve böylece milliyetçilik hareketlerini önemsiz hale getirmek, etnik kökenlerin üzerinde bir kimlik yaratmak |
Türkçülük – Türk Milliyetçiliği | Osmanlı Devleti’nin “yönetici” kesimi olarak görülen “Türk” kimliğini ön plana çıkarmak, özellikle Balkanlarda başlayan hareketlere Türk Milliyetçiliği ile cevap vermek |
İslamcılık | Osmanlı Devleti’nin en baskın kimliklerinden bir tanesi olan İslam’ı ön plana çıkartmak, “etnik” milliyetçiliğe karşı İslam kimliğini güçlendirmek |
İttihat ve Terakki Cemiyeti, ilerleyen yıllarda ve özellikle Osmanlı Devleti’ni yönettiği günlerde daha çok Türk Milliyetçiliği ve İslamcılık fikirleriyle özdeşleşecekti. Ancak kurulduğu günlerde örgüt, Osmanlıcılık fikrinden de çok uzak değildi – Cemiyet’in ismi, “Osmanlı Birliği”, bile aslında bir anlamda bunu gösteriyordu.
2 – Paris
Önemli Tarih: 1902
İlk Jön Türk Kongresi
İlk kurulduğu yıllarda fazla etkili olamayan İttihad-ı Osmani Cemiyeti’nin başarılı olduğu önemli bir nokta vardı: Her ne kadar “eylemleri” kendi görüşlerini paylaşan yazılar dağıtmanın pek ötesine geçmese de örgüt üye kazanma konusunda oldukça iyiydi. Özellikle kurulduğu Askerî Tıbbiye Mektebi’nde önemli sayıda üye kazanmıştı – ilerleyen yıllarda Cemiyet için önemli olacak bazı kişiler, örneğin Doktor Nazım, İttihat ve Terakki’ye bu dönemde katılmıştı.
Sayıları giderek artan “İttihatçılar”, bir süre sonra yoğun bir “jurnal” ağı olan sarayın da dikkatini çekti. Tıpkı kendilerinden önceki Yeni Osmanlılar Cemiyeti gibi İttihad-ı Osmani üyeleri de Avrupa’ya sürgün edilmeye veya – başka türlü cezalarla karşılaşmamak için – kendi istekleriyle Avrupa’ya gitmeye başladı.
Avrupa’ya giden İttihad-ı Osmani üyelerinden bir kısmı, 1900’lü yılların başında Ahmed Rıza ile iletişime geçti. Bir süredir Paris’te bulunan Ahmed Rıza, Batı yaşam tarzını ve düşüncelerini yakından tanıyan, Osmanlı Devleti’nin kurtarılması için yapılması gereken şeyler konusunda net fikirleri olan bir aydındı. İttihad-ı Osmani Cemiyeti ile önce mektuplar vasıtasıyla iletişim kuran, daha sonra da Paris’te onlarla bir araya gelen Ahmed Rıza; bir anlamda bu cemiyetin fikir önderi haline gelmeye başladı.

Ahmet Rıza, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Meclis-i Mebusan başkanlığı yapacaktı.
Ahmed Rıza’nın fikirleri, ağırlıklı olarak “pozitivizm” düşüncesi etrafında şekilleniyordu. On dokuzuncu yüzyılda bilimin giderek artan önemiyle bir arada düşünebilecek pozitivizm akımı; dünya ile ilgili geçerli olan bilgilerin yalnızca hissedilebilen ve gözlemlenebilen şeyler olduğunu savunan bir düşünce sistemiydi. Toplumsal ve siyasi olarak bu, toplum ve devlet yönetimine bilimsel bir yaklaşım anlamına geliyordu – pozitivist düşünürler; somut verilerle kanıtlanabilecek, modeller halinde incelenebilecek, neden – sonuç ilişkileri ile anlaşılabilecek siyasi analizler ve yöntemler üretmeye çalışıyordu.
Ahmed Rıza’nın bu görüşleri Cemiyet’in adı üzerinde bile etkili olmuştu. Bu yıllarda, İttihad-ı Osmani Cemiyeti ismine, “ilerleme” anlamına gelen “Terakki” kelimesi eklenmişti.
Ahmet Rıza ve onun etrafında toplanan kişiler, Avrupa’da bulunan Osmanlı muhalifleri içinde çok etkili olsalar da, onlarla aynı şekilde düşünmeyen kişiler de bulunuyordu. 1902 yılında Paris’te düzenlenen Jön Türk toplantısında bu iki grup arasında bir bölünme yaşandı.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nden ayrılanların başında, aslında annesi tarafından Osmanlı hanedanından gelen ama yine de II. Abdülhamid’e karşı çıkan Prens Sabahattin bulunuyordu. Prens Sabahaddin, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin savunduğu bazı temel fikirlere karşı çıkıyordu. Ona göre, Osmanlı Devleti gibi büyük bir devlet tek ve güçlü bir merkezden değil; kendi içlerinde daha bağımsız olan güçlü yerel yönetimler üzerinden yönetilmeliydi. Aynı zamanda ekonomik kalkınma için de devletin fazla rol oynamadığı, “şahsi girişimlerin” ön planda olduğu bir sistem uygulanmalıydı.

Prens Sabahaddin
Prens Sabahaddin etrafında bir araya gelenler, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne karşı Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’ni kurmuştu. "II. Meşrutiyet" yazımızda daha detaylı olarak değineceğimiz gibi, bu grup İttihat ve Terakki’nin yönetimi ele geçirdiği yıllarda da önemli bir muhalif güç olacaktı.
Ahmet Rıza’nın gruba dahil olması ve düzenlenen Jön Türk kongresi, İttihat ve Terakki’nin gelişiminde de büyük bir öneme sahipti. Cemiyet’in adının İttihad-ı Osmani’den İttihad ve Terakki’ye dönüşmesi de bu süreçte gerçekleşti. Ancak İttihatçıların bugün bildiğimiz örgüt haline gelme sürecinde hâlâ önemli bir basamak vardı.
3 – Makedonya
Önemli Tarih: 1907
İttihat ve Terakki ile Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin Birleşmesi
Kabaca 1865 – 1876 yılları arasında aktif olan Yeni Osmanlılar Cemiyeti ile daha sonra kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti arasındaki en büyük fark; Yeni Osmanlıların “entelektüel” bir grup olmasıydı. Yeni Osmanlıların faaliyeti yalnızca gazeteler çıkartmakla, edebi eserler ve yazılar yazmakla, fikirlerini paylaşıp daha çok destekçi kazanmakla sınırlıydı.
Aslında çok ciddi bir askeri boyutu olan ve II. Meşrutiyet’i de bu boyutu sayesinde ilan eden İttihat ve Terakki de varlığının büyük bölümünde Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin bu özelliğini paylaşıyordu. Ancak 1907 yılında Osmanlı Devleti’nin Makedonya Eyaleti’nde kurulan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ile birleşmesi, bu durumu değiştirdi.

Makedonya, Osmanlı Devleti’nde şu anda haritada görebileceğiniz bölgeye verilen isimdi ve on dokuzuncu yüzyılda İmparatorluğun en karışık bölgelerinden bir tanesiydi.
Daha önceki yazılarımızdan hatırlayacağınız gibi bu yıllarda Osmanlı Devleti Balkanlardaki topraklarını yavaş yavaş kaybediyor; Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan gibi ülkeler özgür veya özerk hale gelmeye başlıyor, Osmanlı Devleti’nden toprak kazanarak sınırlarını büyütmeye çalışıyordu.
1900’lü yılların başına gelindiğinde Makedonya hala doğrudan Osmanlı Devleti’ne aitti. Burada bulunan Manastır ve Selanik gibi şehirler – belki İstanbul’un Batılılaşmış bölgeleri hariç – Osmanlı Devleti’nin Avrupa kültürüne en yakın, bu kültüre en aşina yerleriydi. Üstelik İstanbul’daki etkili “jurnal” ağı burada aynı yoğunlukta olmadığı için, Makedonya’nın büyük şehirlerindeki siyasi atmosfer de İstanbul’a göre biraz daha serbestti.
Ama tabii bu, bölgenin ideal ve sorunsuz bir yer olduğu anlamına gelmiyordu. Osmanlı Devleti bu yıllarda Makedonya üzerindeki hâkimiyetini kaybetmemiş olsa da Balkanların geri kalanında yaşanan bağımsızlık mücadeleleri burada da vardı ve bu bölgeyi ele geçirmeye çalışan çeşitli gruplar, özellikle de Yunanlar ve Bulgarlar, burada “çete savaşı” olarak adlandırılabilecek eylemlere girişiyordu.
Bu siyasi atmosfer içinde kurulan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin önemli amaçlarından bir tanesi bu çete savaşlarına bir karşılık vermek, bölgenin kontrolünün Osmanlı Devleti’nde kalmasını sağlamaktı. Fakat bu amacın yanında – adından da anlaşılabileceği gibi – İttihat ve Terakki ile benzer amaçlar taşıyor, II. Abdülhamid’i tahttan indirip Meşrutiyet’i yeniden ilan etmeyi amaçlıyordu.
İlginç bir detay...
Günümüzde Hürriyet kelimesini “özgürlük, bağımsızlık” gibi kavramlarla birlikte düşünüyoruz. Bu yıllarda “Hürriyet,” “Meşrutiyet” ile eş anlamlı olarak da kullanılıyordu.
1907 yılında Osmanlı Hürriyet Cemiyeti, İttihat ve Terakki ile birleşerek tek bir örgüt haline geldi. Bu, İttihat ve Terakki tarihinde önemli bir dönüm noktasıydı. Hürriyet Cemiyeti’ne üye olan bazı kişiler, örneğin bu cemiyetin kurucularından Mehmed Talat, ilerleyen yıllarda İttihat ve Terakki’nin en önemli liderlerinden bir tanesi haline gelecekti.

Talat Paşa
Bundan da önemlisi, Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin İttihat ve Terakki’ye getirdiği askeri boyuttu. İttihat ve Terakki’yi kendisinden önceki Yeni Osmanlı Cemiyeti’nden ayıran, II. Meşrutiyet’i ilan etmesini sağlayan ve Osmanlı Devleti’ni yönetirken de öne çıkan en önemli şeylerden bir tanesi; sahip olduğu askeri güç olacaktı.
Nitekim 1907 yılının Eylül ayında yaşanan bu birleşmeden sadece on ay kadar sonra, İttihad ve Terakki Cemiyeti adına hareket eden bir grup askerin padişaha karşı açık bir şekilde ayaklanması ile II. Meşrutiyet ilan edildi. II. Meşrutiyet’in başladığı yer, yine Makedonya olacaktı.
Sonuç: II. Meşrutiyet’e Doğru
Osmanlı tarihinin en önemli gruplarından biri olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tarihi, II. Meşrutiyet ile birlikte bir başka dönüm noktasına ulaştı. II. Meşrutiyet’in ilanına kadar gizli bir örgüt olarak varlığını sürdüren “İttihat ve Terakki Cemiyeti” ile bundan sonra Osmanlı Devleti’nin yönetiminde büyük rol oynayacak “İttihat ve Terakki Fırkası”, aslında pek çok açıdan birbirinden ayrı yapıdaydı.
Bu yazıda, İttihat ve Terakki’nin kuruluş yıllarına ve II. Meşrutiyet’e kadar yaşadığı değişimlere yoğunlaştık. "II. Meşrutiyet" ve "31 Mart" yazılarında, ülkeyi yöneten siyasi parti olarak İttihat ve Terakki’ye de yoğunlaşacağız.
İttihad ve Terakki Cemiyeti, bu yazı serisinin ilk yazıları olan "Vaka-i Hayriye" ve "Tanzimat Fermanı"ndan beri vurguladığımız iki grubun eseriydi. Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma sürecinin arkasında temel olarak iki insan tipi vardı: Batılı bir anlamda eğitim almış subaylar ve bürokratlar. Cemiyetin en etkili, en önemli üyeleri hep bu sınıftan geliyordu.

İttihat ve Terakki’nin bu yapısı, bu noktaya kadar takip ettiğimiz sürecin de somut bir örneğiydi. Vaka-i Hayriye’den sonra kurulan yeni askerî eğitim sistemi olmadan, Tanzimat Fermanı’nın getirdiği yenilikler ve oluşturduğu bürokrasi düşünülmeden İttihat ve Terakki’yi kuracak insanlar da ortaya çıkamazdı. Aynı şekilde; Tercüman-ı Ahval gibi gazetelerin bir fikir yayma aracı olarak ortaya çıkmadığı, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin bu mecrayı kendi düşüncelerini ifade etmek için kullanmadığı bir Osmanlı Devleti’nde İttihat ve Terakki de ortaya çıkamazdı. Tabii bu düşüncenin doğal sonuçları olarak İttihad ve Terakki olmadan II. Meşrutiyet’in ilan edilmesi, buradan Cumhuriyet’in ilanına giden sürecin yaşanması da ya gerçekleşemez, ya da çok farklı şekilde gerçekleşirdi.
Bir sonraki yazıda sürecin nasıl devam ettiğini görmek için İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin en önemli başarısını, II. Meşrutiyet’i merkeze koyacağız.
Hızlı Bilgiler
Önemi
Osmanlı Devleti’nde II. Meşrutiyet’i ilan eden (1908) ve II. Abdülhamid’i tahttan indiren (1909) örgüt
1908’den 1918’e, yani I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar ülkeyi yönetti.
Tarihi
1889‘da İttihad-ı Osmani Cemiyeti adıyla İstanbul’da kuruldu, ama 1908’de Meşrutiyet’i lan edene kadar çok büyük değişikliklerden geçti.
1900‘lerde Avrupa’da Ahmet Rıza örgütün “fikir önderi” haline geldi, bu yıllarda İttihat ve Terakki adı benimsendi.
1907‘de Makedonya’da subaylar tarafından kurulan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ile birleşti.
1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edildi
Amacı

Önemli Kişiler
Kurucuları arasında İbrahim Temo, Mehmed Reşid, Abdullah Cevdet, İshak Sukuti gibi kişiler vardı – ama bunlar örgütün yaşadığı değişiklikler nedeniyle çok ön plana çıkmadı.
1900’lerde Cemiyet’in lideri Ahmet Rıza haline geldi.
1908’den sonra Talat Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşa ön plana çıktı – 1918’e kadar ülkeyi yönetenler ağırlıklı olarak bu “üç paşa” idi.
Aynı zamanda, Bahaeddin Şakir ve Doktor Nazım gibi önemli ve etkili üyeleri de vardı.
Özellikleri
Kuruluş yıllarında, İttihat ve Terakki Cemiyeti Yeni Osmanlılar Cemiyeti ile benzer yöntemler kullanıyordu – yazılar paylaşarak fikirlerini yaymaya, üye kazanmaya çalışıyorlardı.
Daha sonra diğer örgütlerle birleşerek üye sayılarını, etkinliklerini ve organizasyonlarını arttırdılar.
1907 yılında birleştikleri Osmanlı Hürriyet Cemiyeti, İttihad ve Terakki’ye önemli bir askeri boyut kattı. Cemiyet’e üye olan subaylar, hem Meşrutiyet’in ilan edilmesinde, hem de II. Meşrutiyet’ten sonra ülkenin yönetilmesinde aktif rol oynayacaktı.
İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Batılılaşma
İttihat ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı Devleti’nin yönetimini modernleştirmek, meşrutiyeti yeniden ilan etmek için kurulmuş bir cemiyetti. Üyelerinin pek çoğu bürokratlar veya subaylardı – bu iki grup, Vaka-i Hayriye ve Tanzimat Fermanı gibi yenilikler sayesinde ortaya çıkan insan gruplarıydı.
II. Meşrutiyet’i ilan etmeyi başaran İttihad ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı Devleti’nin siyasi açıdan modernleşmesi açısından büyük öneme sahipti.
Evrim Sorular
Genel Sorular
Bu soruları, İttihad ve Terakki ile ilgili paylaştığımız bilgileri inceledikten sonra rahatlıkla cevaplayabilirsiniz. Takıldığınız bir nokta olursa, önceki sekmelere geri dönüp cevapları aramayı unutmayın!
1 – İttihat ve Terakki Cemiyeti nerede kurulmuştu? Cemiyeti kuran insanların eğitim ve yetiştirilme tarzları neydi?
2 – İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurulma amaçları nelerdi?
3 – İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni incelerken, cemiyetin kronolojisini İstanbul – Paris ve Makedonya üzerinden oluşturduk. Bu üç yerin cemiyet için önemi neydi?
4 – İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin en önemli üyelerinden biri olan Talat Paşa, örgüte nasıl katılmıştı? Bu tuhaf bir durum muydu, yoksa benzer örnekleri var mıydı?
5 – “Paris’te yapılan Jön Türk toplantısından sonra bütün Jön Türkler İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni benimsedi.”
Bu cümleye katılıyor musunuz? İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne karşı çıkan kişiler var mıydı?
Tartışma Soruları
Bu sorular, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kuruluş yılları ile ilgili fikir yürütme amacıyla üzerinde düşünebileceğiniz sorular. Bu sorular hakkında düşünürken tek ve somut bir cevap aramaya değil, sahip olduğunuz bilgileri kendi düşünce ve yorumlarınızla bir araya getirmeye yoğunlaşın!
1 – Bu yazı serisinden aklınızda kalan bütün bilgileri ve Osmanlı tarihi ile ilgili genel bildiklerinizi bir arada düşünün. Sizce Osmanlı Devleti’nin 1800’li yılların sonunda izleyebileceği en doğru politika İslamcılık mı, Osmanlıcılık mı, yoksa Türk Milliyetçiliği miydi? Neden?
2 – İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1907 yılında Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ile birleşmese sizce II. Meşrutiyet’i ilan edebilir miydi?
3 – İki sayfalık bir makale veya on beş dakikalık bir sunum hazırlayarak Yeni Osmanlılar Cemiyeti ile İttihat ve Terakki’yi karşılaştırın.
4 – Aşağıda ilk bakışta saçma gözükecek bir paragraf okuyacaksınız.
“1860’lı yıllarda kurulan Yeni Osmanlılar Cemiyeti olmasaydı, İttihat ve Terakki Cemiyeti de olmazdı. Ama 1889 yılında kurulan İttihad ve Terakki Cemiyeti olmasa, Yeni Osmanlılar Cemiyeti olmazdı.”
- Zaman yolculuğu içeren bir bilim kurgu hikayesinden bahsetmediğimizi düşünürseniz, bu cümle ne anlama geliyor olabilir?
- İlk cümlede ifade edilen düşünceye katılıyor musunuz? Neden?
- İkinci cümlede ifade edilen düşünceye katılıyor musunuz? Neden?
İpucu: Cümlenin ikinci kısmı çok anlamsız geliyorsa, Yeni Osmanlılar Cemiyeti ile ilgili yazımızın son bölümünü gözden geçirin!
Araştırma Soruları
Bu sorular, yazı ve videolarımızda somut bir şekilde cevaplamadığımız, cevaplarını bulabilmek için basılı veya dijital kaynaklar kullanmanız gereken sorular. Birden fazla seçenek sunulan soruları grup çalışmaları olarak ele alabilirsiniz.
1 – 1889-1902 yılları arasında İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılan önemli kişiler kimlerdi? Bunlar ilerleyen yıllarda cemiyet ve devlet içinde ne gibi roller üstlendi?
2 – Mustafa Kemal’in İttihat ve Terakki ile ilişkisi nasıldı? Hangi önemli rolleri üstlenmişti? Mustafa Kemal’in örgüte üye olma şekliyle, İttihad ve Terakki’nin gelişim süreci arasında nasıl bir bağlantı kurabiliyorsunuz?
3 – 1850’li yıllardan itibaren Makedonya’da neler oluyordu? Makedonya’yı ele geçirmeye çalışan ülke – gruplar kimlerdi? Osmanlı Devleti bunlara nasıl cevap veriyordu? Osmanlı Devleti açısından Makedonya’nın önemi neydi?
4- II. Meşrutiyet’in ilanı, tarih derslerinde neredeyse klişeleşmiş ifadelerle anlatılır: Genç subaylar olan Enver Paşa ve Resneli Niyazi “dağa çıkar” ve II. Abdülhamid bu durum karşısında Meşrutiyet’i yeniden ilan eder.
II. Meşrutiyet’in ilan edilme süreci nasıldı? “Dağa çıkmak” ne demekti? Bu “dağa çıkma” eylemi dışında neler yapılmıştı? II. Abdülhamid bu ayaklanma karşısında çaresiz miydi? Eğer istese, II. Meşrutiyet’in ilanını engelleyebilir miydi?
5 – Pozitivizm nedir? Kavramın sözlük anlamını veya ansiklopedik bir tanımını okuduğunuzda, devlet yönetmek ile, Padişahı devirip Meşrutiyet ilan etmek isteyen bir Cemiyet ile nasıl bir bağlantısı olabileceğini görüyor musunuz? Ahmet Rıza’nın pozitivizm düşüncesini ve bunun Osmanlı Devleti’ne nasıl uyarlanabileceğini araştırın.